Bilmeyenler, duymayanlar için: Nedir bu “beden vuruşları”?


Beden vuruşu aslında İngilizce Emotional Freedom Technique (yani EFT) olarak geçen Türkçe tam karşılığı Duygusal Özgürleşme Tekniği olan bir enerji tekniği… Kadim Çin akupresuru ve modern psikolojinin birleşimi olan bir enerji bedeni çalışması. İlk temelleri 1979 yılında atılıyor. Ve o günden bu yana hızla yayılıyor ve sayısız insanın şifalanmasını sağlıyor. Beden vuruşları yurtdışında yaygınlıkla birçok hastanede dahi kullanılıyor. Türkiye’de de bunun uygulamaları mevut. Özellikle son yıllarda çok sayıda psikolog ve tıp doktoru EFT tekniğinden faydalanıyor. Tohumlarının atıldığı 1979 yılından bu yana EFT tekniğinin işlevselliğini kanıtlayan birçok bilimsel araştırma yapıldı. Araştırmalara dair detayları şu adresten ve şu adresten bulabilirsiniz. )

Peki beden vuruşları nasıl bir teknik ve tam olarak ne yapıyor diye sorabilirsiniz… Beden vuruşlarının temeli, kişinin enerji bedeninde oluşmuş̧ duygusal tıkanıklıkların açılmasına ve enerjinin yeniden dengelenmesine dayanıyor. Yaşadığımız travmalar ve baskıladığımız duygular enerji sistemimizde tıkanıklıklar veya aksamalar yaratıyor. Bu olumsuz deneyimlerin ya da travmaların anısı bedenin enerji kanallarında saklandıkça, onu çağrıştıran en küçük olayda bile tıkanmış̧ olan duygu yüzeye çıkıyor, yeniden hissediliyor, bedensel ya da psikolojik acı veriyor. Ancak EFT ile bu aksaklıklar ya da blokajlar enerjisel olarak giderildiğinde duygusal düzeyde de gideriliyor ve kişi geçmiş olumsuz deneyimlerin bıraktığı negatif duygulardan arınıyor. Yani beden vuruşları bu tıkanıkların açılması ve bedenimizde akan enerjinin yeniden dengelenmesi için geliştirilmiş̧ bir teknik. Bu nedenledir ki EFT’nin kurucusu Gary Craig deneyimlemekte olduğumuz tüm olumsuz duyguların nedenini, bedenin enerji sistemindeki bir aksaklık olarak tanımlıyor.

Peki bu teknik nasıl işliyor? Seans sırasında kişide olumsuz duygular yaratan sorunla ilgili zihin düzeyinde çalışırken ve bu soruna dair tüm duyguların yüzeye çıkmasına izin verirken bir yandan da kişi parmak uçlarıyla bazı meridyen bitim noktalarına (bu meridyen konusunda başka bir yazıda değineceğim!) hafif vuruşlar yapıyor. Bu işlem tıkanıklıkların açılmasını ve enerjinizin yeniden dengelenmesini, böylece çalıştığınız sorunun da kalıcı bir biçimde ortadan kalkmasını sağlıyor.

Beden vuruşları, özünde yaşadığımız sorunların kökenine inerek aklımızla bedenimiz arasındaki ilişkiyi bir dengeye oturtuyor.

Beden vuruşları tekniğiyle geçmişte ya da yeni oluşmuş̧ her tür duygusal sorun şifalandırılabilir. Travmalardan negatif duygulara, yanlış inançlardan fobilere, ilişki problemlerinden performans kaygılarına kadar her türlü sorun için uygulanabilir. EFT hızlı ve kalıcı bir iyileşme sağlayan ve herhangi bir yan etkisi olmayan güvenli bir yöntemdir.

Bireysel seanslar için iletişim numaramdan irtibat kurabilir, atölyeler için instagram sayfamı takip edebilirsiniz…

Başkasını değil, kendinizi rol model alın!


Birçoğumuz zaman zaman birilerini rol model almışızdır hayatımızda… Bazıları dönemsel, bazıları çok daha kalıcı olmuştur. Rol model almakla ilgili sıkıntı, model aldığımız bireyin aynaladığımız tavrının ya da yönünün bize ne kadar yararlı olduğu, bizim kendi yaşam senaryomuzda bize faydasının mı yoksa zararının mı dokunduğu… Aslına bakılırsa, hepimiz – her birimiz – için rol alınacak çok iyi bir model var önümüzde. Kim mi dersiniz? Tabii ki kendimiz… Ancak asıl soru şu; hangi “kendimiz”?

Hepimiz hayat akışımız boyunca, hatta bazen aynı gün içinde bile iniş-çıkışlar yaşıyoruz. Dip noktalara vurduğumuz kadar, çok pozitif hissettiğimiz anlarımız da oluyor. Şimdi gözlerinizi kapatıp kendinizi o duygu skalasının tepe noktasında hissettiğiniz anlardan birini düşünün. O “versiyonunuzu” gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Belki başarılı bir sunum sonrası tebrikleri kabul ediyorsunuz, ya da hep denemek istediğiniz bir yemeğin altından ziyadesiyle kalktınız ve kendinizle gurur duyuyorsunuz… Bu son derece pozitif hisseden versiyonunuza bakın ve duygularını, o yüksek enerjinin ona neler kattığını bir düşünün şimdi…

İşte aslında hepimiz için rol alınacak bir model var çok yakınımızda. Dip noktada, yılmış, ya da çıkmazda hissettiğimizde dönüp yine bakacağımız, kendimizin en pozitif hali… Aynalamamız gereken onun enerjisi ve o enerjiyle neleri başarabileceği. Çıkmazda olduğunuz zamanlar sadece sorunları görürsünüz. Çözümler görünmez hale gelir. Biz düşük enerjideyken her fikir, her çözüm, her arayış, her cevap, düşük enerjili olur. Ama dönüp o duygu skalasının pozitif tarafındaki bir versiyonunuzu düşündüğünüzde, onun enerjisine sahip olsaydınız neler yapabileceğinizi, nasıl olacağınızı düşündüğünüzde, sis bulutu yavaş yavaş dağılmaya başlar ve karşımıza daha iyi cevaplar gelir… O yüzden en iyi rol modelinizin kendiniz olduğunu unutmayın!

Kişisel refahınız için yazmanın faydaları


Kelimeler önemlidir. Hepimiz hikâye dinlemeyi çok sevmez miyiz? Reklamverenlerin ajanslara mükemmel metni oluşturmak için deli gibi paralar dökmesinin nedeni de bu değil mi? Bu yüzden “sus” kelimesi bizi ürpertir ama “seni seviyorum” içimizi sıcacık yapmaz mı?

Evet, kelimeler önemli. Üstelik fiziksel ve duygusal olarak refahımız için de oldukç faydalı. Kendinizi kötü hissettiğinizde elinize kalem almayı düşünüyor musunuz? Belki de denemelisiniz. Çünkü yazmanın terapi etkisi azımsanacak gibi değil.

Yazma terapisinin öncülerinden sosyal psikolog James Pennebaker’ın yaptığı araştırmalar yazı ile fiziksel değişimler arasında ciddi bir bağlantı olduğunu ortaya koydu. Pennebaker, belirli bir travmaya odaklanan anlamlı metinler yazmanın, söz konusu travmanın daha hızlı iyileşmesini, bağışıklık sisteminin güçlenmesini, kan basıncı seviyesinin düşmesini, daha yüksek beyaz kan hücresi sayımı, daha sağlıklı bir uyku düzeni ve artrit ağrılarında azalma sağladığını kanıtlıyor.

Benzer şekilde, Steven M. Toepfer ve Kathleen Walker, pozitif olaylara ya da geleceğe dair pozitif beklentilere odaklanan yazıların kişinin mutluluk ve memnuniyet hissi üzerinde etkisi olduğunu kanıtladı. Burton ve King, olumlu deneyimler üzerine yazmanın sağlığa yararlarını araştırdıkları benzer bir çalışmada, yazmanın sağlık merkezlerine ya da doktorlara yapılan ziyaretlerde de dikkat çekici bir azalma olduğunu ortaya koydu.

Dolayısıyla yapılan araştırmalar yazmanın hayatın zorluklarıyla başa çıkmak için harika bir yol olduğunu kanıtlar nitelikte. İçimizdeki susmak bilmeyen eleştirmeni dindirmek ve yaşadıklarımızdan bir anlam yaratabilmek için hem uygulaması kolay hem de etkili bir yöntem yazmak… Kelimeler önemli demiştik, ama esas önemli olan bize sağladıkları…

Buna dair yine burada pratik küçük alıştırmalar da paylaşacağım!

Kendiniz hakkında yazmanın sağlığınıza nasıl bir faydası olur?


Kendiniz hakkında yazmanın fiziksel ve zihinsel sağlığınıza fayda sağlayabileceğini biliyor muydunuz? Kulağa garip gelebilir ancak son yirmi yılda gerçekleştirilen birçok bilimsel araştırma, kendiniz hakkında, acı verici anılarınız ve travmalarınız hakkında yazmanın etkili bir terapi şekli olduğunu ve bunun sağlığınız açısından olumlu sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. Yani kendiniz hakkında yazmak sizin için oldukça faydalı!

Peki travmalarımız hakkında yazmak nasıl yardımcı olur?

Psychology Today yayınına göre acı veren hatıraların ruh sağlığımız üzerinde uzun süreli kalıcı etkileri olabilir. Bunun nedenlerinden biri, bu tür anıların “parçalanmış” olmasıdır. Yani zihnimizin anı olarak kaydettikleri olaylar açıklamadan yoksun veya anlamsız görünebilir. Beyin, hafıza parçaları üzerinde çalışamadığından, aynı düşünceler sürekli olarak yeniden yüzeye çıkmakta ve bu da bir kapanış duygusu kazanmayı zorlaştırmaktadır. Ancak yapılan bilimsel araştırmalar, anılarımız hakkında yazmanın tedavi edici olabildiğini ortaya koydu. Bu alanda ilk çalışmaları, Austin, Teksas Üniversitesi’nden bir sosyal psikolog olan Dr. James W. Pennebaker vermiş ve yazma terapisinin öncüsü olarak kabul edilmiştir.

1997’de Pennebaker ve meslektaşları tarafından yapılan bir çalışma, psikolojik travma hakkında yazmanın etkili bir terapi şekli olduğunu gösterdi. Katılımcılardan art arda üç gününü travmatik bir olay hakkında yazmak için harcamaları istendi. Bu ilk grup, duygusal olmayan konular hakkında yazan başka bir grupla karşılaştırıldı. Zaman içinde, bu ilk grupta yer alan katılımcıların daha az hastalık bildirdiği ve daha az depresyon belirtileri geçirdikleri ortaya kondu.

Pennebaker’a göre travmatik bir olay hakkında bir hikâye oluşturma eylemi, kafamızın içindeki o durmak bilmeyen zihinsel bisikletten kurtulmaya yardımcı olur. Travmalar hakkında yazmanın psikolojik bir kapanış işlevi gördüğünü söyleyen Pennebaker araştırmaları sayesinde şu sonuca varıyor: “İnsanlara duygusal travmaları hakkında yazma fırsatı verildiğinde, genellikle sağlıkta iyileşme görülür. Daha az doktora giderler. Bağışıklık fonksiyonunda olumlu değişiklikler meydana gelir”.

Yine yazma terapisi üzerine çalışan Iowa Üniversitesi’nden Dr. Susan Lutgendorf’a göre, bir hatıranın ardındaki anlamı üzerinde odaklanmak birey için çok faydalı. Gerçekleştirdiği çalışmalar, yazılarında anlam alan bireylerin, anlamlarına odaklanmadan deneyimlerini yazan bireylerden daha iyi sağlık sonuçları aldıklarını gösteriyor. Duyguların yanı sıra “odaklanmış düşünceye” de ihtiyaç olduğunu söyleyen Lutgendorf, bireyin travmatik bir hatırada sadece hissettiği duygulara odaklanması dışında o anıda anlam bulmasının olumlu faydalar elde etmesi için önemini vurguluyor.

Beden vuruşlarıyla, bağımlılık duyduğumuz ilişkilerden de, aşk acısından da arınabiliriz!


Belki hayatınızın bir noktasında sizin de başınıza gelmiştir… Bazen kendimizi doğru olmadığını bildiğimiz bir ilişki içinde, doğru olmadığını bildiğimiz bir insanla buluruz. İçten içe bunu bildiğimiz halde de bir türlü ayrılamayız üstelik. Ya da ayrılırız, yine de sonrasında çöküntü yaşarız, sanki o ayrılığı biz istememiş gibi. O zaman neden bitirmek istediğimiz bir ilişkinin, ya da doğru olmadığını bildiğimiz bir insanın acısını yaşamaya devam ederiz? Mantıklı ve bilinçli bir karar verdiğimiz halde neden üzüntü içinde buluruz kendimizi?

Çünkü bizim o küçük tatlı bilinçaltımız çok acayip oyunlar oynar bize. Nasıl mı? Geçmişten bize çok güven veren birinin jestini bulmuşuzdur bu yanlış kişide, ya da zamanında çok sevdiğimiz birinin yüz hatlarını, ya da ses tonunu… Çok sevdiğimiz birinin mimiğini, bir lafını, sözünü, hatta belki kokusunu… Yani bilinçli olarak “bu insan doğru kişi değil” diyebilsek bile, bilinçaltımızın kurduğu özdeşlik, çağrışım bizi yanıltır, o insana, ilişkiye bağımlılık duymamıza yol açar. Ayrıldığımızda bile duyduğumuz özlem çöküntü yaşamamıza sebep olur.

Ama size güzel bir haberim var! EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği) ile bağımlılık yaratan ve her insanda aradığımız bizi istemsizce ilgi duymaya iten özellikleri temizleyebilir, aşk acısından ya da hayrımıza olmayan ilişkilerden arınabiliriz…

Beden vuruşları (EFT) ile bilinçaltı inançlarımızı değiştirebilir miyiz?


Bilinçaltımız duygu ve düşüncelerimiz gibi inançlarımızı da depolar. İnançlar her bireyin hayatının bir noktasında kendi kendine kabul ettiği ve olumsuz olduğu durumlarda hayat kalitesinin düşmesine sebep olan ilkelerden başka bir şey değil. Mesela “bundan daha iyisini bulamam”, “çok şanssızım”, ya da “para bana gelmez” gibi… Bilinçaltımız olumlu ya da olumsuz, birbiriyle bağlantılı ya da değil, çok fazla inançla dolu. Ve kabullenilmiş olumsuz inançlar bireyin özdeğerini ve özkimliğini ne yazık ki fazlasıyla baltalar.

EFT gibi bilinçaltı dönüşüm teknikleriyle bu inançlar bireyin istediği yönde değiştirilebilir, yenilenebilir. Bu sayede hem danışan şimdiye kadar dikkat etmediği olumsuz inançları konusunda farkındalık kazanır, hem de bunları olumlu inançlara dönüştürme fırsatı yakalar. Bunun için öncelikle olumsuz, bireyin yararına olmayan inanç belirlenir. Çoğu durumda birey, bu inancı edinmesini, kabullenmesini sağlayan geçmiş bir olayla yüzleşir. Bu olumsuz inanç ve onu oluşturan sebepler yerine olumlu bir inanç yerleştirilerek bilinçaltının dönüşümü sağlanmış olur.

Zıt kutupların bütünleşmesi


Jung’a göre her insan çelişkili tutumlarının bir sentezidir. Her birey aynı anda birbirinin karşıtı özellikler barındırır. Bu zıtlıklar tarafından üretilen enerji üçüncü bir şeye yol açar. Yani bu gerilimden yeni bir şey doğar. Bu üçüncü şey ise bu karşıtlıkların birbiriyle olan dansından ortaya çıkan hayattır.

Dolayısıyla zıtlıkların gerginliği olmadan yaşam ya da dönüşüm olmaz. Kimse tamamiyle iyi ya da tamamiyle kötü değildir. Herkes içindeki o iki kurtla savaşır. Elbette ki mühim olan hangisini beslediğimizdir, ancak hiçbir birey içindeki o karanlık sesi işitmezden gelmemelidir. Yolumuza devam edebilmemiz ve önümüze bakabilmemiz için o karanlık tarafın da mutlaka duyulması ve onaylanması gerekir. İçimizdedeki kutuplukları keşfetmek ve birleştirmek, yaratıcı ve iyileştirici enerjileri serbest bırakır.

Bu karanlık sesi genellikle içselleştirilmiş eleştirel bir ebeveyn gibi düşünebilirsiniz. Bu karanlık sesin geldiğimiz aileden çok farklı bir tonda konuşacağını sakın düşünmeyin. Ancak unutmayın, büyümek dediğimiz şey başkasıymış gibi davranmak değil. Ebeveynlerimiz gibi olan, onlara benzettiğimiz yanlarımızı, özellikle de sevmeyeceğimiz özelliklerimizi kabul etmek atılacak ilk adımlarından biridir.

Alıştırma

Yaratıcı potansiyelinizi ortaya koymanıza ya da sadece yolunuza devam etmenize, önünüze bakmamıza engel olan tüm negatif özelliklerinizi şimdi bir kâğıda yazın. Ardından yazdıklarınızı tekrar okuyun ve listedeki negatif olarak adlandırdığınız hangi özelliklerinizin rasyonel bir temeli olduğunu, hangilerinin yalnızca korkuya dayandığını, ya da ikisi birden olduğunu bir düşünün.

Genelde içinizdeki zıtlıkların birbiriyle savaştığını görürsünüz. Mesela kendinizi dünyadan çekmek gibi bir tandansınız olabilir ama öte yandan hayatınızı oyunculuktan kazanıyor olabilirsiniz.

Belki de bu hayatta yapmamız gereken şey her neyse onu yaparak ruhumuza en iyi şekilde hizmet edebiliriz. Buna Sanskritçe’de dharma deniyor aslında. Dharma varlığınızın yasası anlamına gelir. Yani “bu hayatta yapman gereken şeyi keşfet“. Bu açıdan bakıldığında bir kariyer tercih etmekten, bir kariyerde karar vermekten çok daha ciddi bir görev olduğunu söylemek mümkün. Esas zorluk, bu içinizdeki bu iki zıt kutbu birleştirmektir. Yani zorluk, hangi tarafı takip edeceğini seçmek değil, her ikisini de aynı zamanda bütünlük yönündeki bir yolculuğa dahil etmektir aslında. Ve bu iki taraf arasındaki o karşılıklı çekişme, eyleme geçme ve bütünleşme sağlar.

Geçmişi nasıl hatırlarsınız?


İnsanı yalnızca başına gelen kişisel olaylar etkilemez. Bir de bulunduğumuz toplumun, yaşadığımız alanın kolektif müziği vardır ama siz bu müzik içinde kendi melodinizi bulmak zorundasınız. Dünyayı değiştirmek için mükemmel insanların gelmesini beklemek, bir şeyler yapmak için artık çok geç olmasına sebep olabilir. Eğer sesinizi yükseltmenin başka birine yardımı olacaksa neden sessiz kalasınız? Küçücük bile olsa nasıl bir fark yaratabilirsiniz? Gandi’nin dediği gibi görmek istediğin değişime kendinden başla. Daha efektif bir sonuç elde etmek için dönüşüme giden yola önce derin özbenliğinizden başlayın. Dönüşüme giden yolda kendinize karşı dürüst olabilmenizden daha güçlü bir şey yoktur.

Yazarak şifa yöntemleri, kendinize, kendinizle ilgili dürüst cevaplar verebilirseniz gerçekten işe yarar. Geçmişinizle ilgili kendinize dürüst cevaplar verin çünkü unutmayın geçmişi nasıl hatırladığınız gününüzü nasıl yaşadığınızı tanımlar. Geçmişimizden elimizde kalanlar düşüncelerimiz, duygularımız ve hissettiklerimizdir. Bu üçü bizim geçmişten elimizde kalan materyallerimizdir. Bu materyaller algı, zihniyet biçimimize göre oluşur. Kendi kavram süzgecimizden geçer. İyi ya da kötü bunlar bizim hayat dediğimiz hatıralarımızı oluştururlar. Hayatımızı nasıl gördüğümüzün günümüzü nasıl yaşadığımız üzerinde çok ciddi bir etkisi vardır. Ortaya çıkardığımız bu negatif kalıpları pozitife dönüştürme kararı ve uygulamasıyla, günümüzü ciddi şekilde dönüştürebiliriz.

Alıştırma

Hayat hikayenizde şu anda olduğunuz kişi olmanızı sağlayan pozitif veya negatif olaylar nelerdir? Şimdi elinize bir kâğıt kalem alın ve orada iki sütun oluşturun, pozitif ve negatif. Negatifin altına, hayatınızın o anına kadar yaşadığınız hissettiğiniz ve artık arınmak istediğiniz tüm negatif duyguları yazın. Pozitifin altında da listelediğiniz negatif duygu ve düşüncelerin tam zıtlarını not edin. Listeyi tamamladıktan sonra baştan aşağı okuyun ve hangilerini seçmek istediğinize karar verin. Bunu birçok yazıda, her fırsatta yazıyorum ama tekrar hatırlatayım, değiştirmediğimiz her şey seçimimizdir! Yaşadığınız geçmiş travmatik, üzücü, ya da sizi etkileyen olumsuz olaylar, zamanında kendinizi ifade etme gücünüzü elinizden almış olabilir. Ama şimdi bu durumu değiştirmek elinizde. Hayatınızın o dönemi ile şu anda bulunduğunuz halinize nasıl geldiğinizi bir iki adım geri atarak düşündüğünüzde, kelimeler kendiliğinden size gelecektir.