Tüm hayatınızı boşa harcadığınızı düşünüyor musunuz? Ya da hala harcamaya devam mı ediyorsunuz? Ya da öyle mi hissediyorsunuz? Daha da önemlisi, bunun telafisi mümkün mü? Ve tabii mümkünse nasıl?
Özellikle koronayla birlikte değişen hayat koşulları bir kısmımızda içinden çıkamadığımız bir rutin yaratmış olabilir. Günler birbirine benzedi mi genelde varoluşçu sorular insanın zihnine üşüşmeye başlar. Yavaaaaaşça, son derece sabit geçen günler, her biri bir öncekinin yakın bir kopyası… Düşünmeye de fırsat var ya bol bol, o bir zamanki hayalleriniz gelmiş aklınıza, ama bir bakmışsınız çooook uzak bir noktadasınız. Tıpkı MFÖ şarkısı gibi “niyet neydi akıbet ne oldu bak”.
Bir zen deyişi “insanı boğan nehre düşmesi değil, yüzeye çıkmamasıdır” der. Hepimiz hayatımızda zaman zaman suya düşmüşüzdür, dibe de batmışızdır. Ama yüzeye çıkmak ya mesele…
Bu nehir iyi ama, rastgele akıp götürüyor. Tutunacak dal bulamıyorsan akıntının insafına göre savrulup duruyorsun. Bizi o eski hayallerden uzaklaştıran da bu nehir işte… Telefon alarmındaki “ertele” düğmesi gibi hayallerimizi çıkmaz ayın çarşambasına ertelettiren… Her seferinde bir bahane bulmanızı sağlayan, “şu olsun başlayacağım, bu olsun yapacağım” gibi A’yi B’ye endeksleyip kendi ayağınızı prangalamanıza sebep olan… Yorgunluğunuzu, çocuğunuzu, ekonomik durumunuzu, zaman darlığınızı, adına ne derseniz deyin… Ama şunu bilin, bugün sıraladığınız bahaneler yarın da değişmeyecek, emin olabilirsiniz…
Kendinizi o nehrin akıntısına bıraktığınızda ilk zamanlar sürükleniyormuş gibi hissetmezsiniz. Yüzüyorum sanırsınız. Su sizi taşıyordur işte. Rahatlık gelir. Her şey rutine biter. Ama bir bakmışsınız rutin tüm hareket etme, eyleme geçme KABİLİYETİNİZİ alıp götürmüş. Zaman geçer. Zamanın acıması yok ya, geçmeye devam eder.
Sonra ne mi olur? Nehir başka sularla birleşmiş, derinleşmiş, koyulaşmış… O sizin bildiğiniz nehir değil artık. Üstelik artık kıyı da görünmüyor. Nasıl döneceksiniz? Bu akıntının sonu nere? Artık ardınızda önünüzde ne olduğunu da bilmiyorsunuz. Hiçbir şey öngöremiyorsunuz. Belki ileride bir şelale var? Belki düşüp bir daha hiç kalkamayacaksınız? Ya da böyle akıp gitmeye devam edecek…
Hikâyenin sonunda ne mi olacak? Öyle ekstravagan bir şeyler beklemeyin. Pencereden dışarı, sanki o ulaşamadığınız dünyaya uzaktan bakar gibi, buruk bir gülümseme ve pişmanlık dolu gözlerle; “ah evet ya… onu hiç yapmadım” diyecek belki nedenini bile hatırlamayacaksınız… Kırık dökük bir anımsa olacak o an elinizde…
Nehirden çıkmanın tek yolu yüzmektir. Kimse sizi kurtarmaya gelmeyecek, kimse sizin adınıza kulaç atmayacak. BUNU SİZ YAPMALISINIZ. Kendiniz için, yıllar sonra hayatınıza pişmanlıkla dönüp bakmamak için. Hayaliniz ne? Kitap yazmak mı? Dükkân açmak mı? Oyuncu olmak mı? Yeni bir iş kurmak mı? Resim yapmak mı? En sıradan ya da en uçuk, ne olursa olsun, SİZİN hayaliniz… Zor gibi görünür ama imkansız değil. Bugünü kurtararak başlayın.
BUGÜN HAYALİN İÇİN NE YAPTIN? Bir cümle yazın, bir resim yapın, dükkanınız için ürün araştırın, ya da kendi ürünlerinizi satmaksa hayaliniz, bugün tasarımlarına başlayın, internette araştırın, okuyun, o hayali gerçekleştirmiş insanlara ulaşın, mail atın, mesaj atın, soru sorun, başarı öykülerini dinleyin, FEYZ ALIN.
NE YAPARSANIZ YAPIN ama BUGÜN BAŞLAYIN! Hayatınızı boşa harcamamanın tek yolu bugün boşa harcamamaktır. Bugünü kurtarmak için elinizden gelenin en iyisini yapın!