Kendimizi nasıl algılıyor ve bu algıyı nasıl yansıtıyoruz? Yeterince zayıf, zeki, zengin, ya da başarılı olmadığınızı mı düşünüyorsunuz? Bu düşüncelerinizi hayatınızda nasıl yaşıyor, yaşatıyor ve yansıtıyorsunuz? Hepimizin kendiyle ilgili negatif algıları olabilir. Kimilerinin ki daha fazladır ve zarar verici, hatta hayat kalitesini zedeleyici olabilir. Kendimizle ilgili olumsuz “öz imajımızın” nasıl üstesinden gelebiliriz peki? Hayalini kurduğumuz “kendimizle” ilgili gereken özelliklere sahip olmadığımıza olan inancımızı nasıl tersine çevirebiliriz?
Öncelikle şunu soralım, bu olumsuz öz imajımız nereden geldi?
Bilinçaltı zihnimiz ona ne söylersek inanır. Özellikle çocukluk yıllarımızda kendimizi sürekli negatif bir spot ışığı altında görmüş ve değerlendirmiş olabiliriz. Zaten okul ortamı, eğitim yıllarında yaşıtların sosyo-ekonomik koşullarımıza dayalı yargıları, velilerden ve öğretmenlerden gelen eleştiriler, medyada ve sosyal medyadan kaynaklı gerçekçi olmaktan uzak güzellik ve başarıya dair tasvirler bir araya geldiğinde kendimizi “yeteri kadar iyi” hissetmemek pek de zor olmasa gerek.
Üstelik bunlarla da bitmiyor. İlk başlarda “dışarıdan” kaynaklı bu etki bir zaman sonra içselleşerek bizim “eleştirel iç sesimiz” haline geliyor. Kendimizi türlü sıfatlarla yaftalamaya başlıyoruz, olması gerektiğini düşündüğümüz imkânsız bir kalıba sokmaya çalışıyoruz. Yeterince iyi, yeterince güçlü, yeterince güzel ve yeterince başarılı olmadığımız için kendimizi mağlup hissediyoruz.
Bu iç sesi dinledikçe de zamanla değiştirilmesi zor olabilecek olumsuz bir öz imaj şekillendirmiş bulunuyoruz. Tabii zor ama imkânsız değil. Bu öz imajı tersine çevirebileceğimiz araçlar var. Bunlardan biri de imgeleme çalışmaları. İmgeleme ya da imajinasyon bir nevi yaratıcı görselleştirme. Tabii ki bu süreç bir gecede gerçekleşmez, ama olumsuz benlik imajımızı geliştirmek için çok fayda sağlayabilir.
İmgelemenin anahtarı uygulama ile tutarlı kalmaktır. Amaç, yeni olumsuz düşüncelerin bilinçaltı içine girmesini engellerken mevcut olanları da ortadan kaldırmaktır.
İlk olarak, rahatsız edilmeden bir süre yalnız başınıza oturabileceğiniz veya uzanabileceğiniz sessiz sakin bir yer bulun. Dilerseniz mum ya da tütsü yakabilir, dinlendirici bir müzik açabilirsiniz.
Gözlerinizi kapatın. Birkaç dakika boyunca sadece nefesinize odaklanın. Derin ve sakin nefesler alıp verin ve bedeninizdeki, zihninizdeki stresi bırakmaya çalışın.
Sakinlediğinizde, gerçek benliğinizi, derinlerde olduğunuz “sizi” görselleştirmeye çalışın. Kendinizi, ışık, sevgi ve mutlulukla parlayan güçlü, güzel, Tanrının bir yaratımı olarak görün. Bunu olabildiğince hissetmeye çalışın. Hatırlarsanız daha evvel de yazdım, duygu yoğunlaşması hissetmelisiniz. Yapabildiğiniz kadar detay eklemeye ve o anı tüm duyularınızla hissetmeye çalışın. Sesleri işitin, koku almaya çalışın.
Tüm bunları yaparken olumsuz düşüncelerin kafanıza üşümesine izin vermeyin. Elbette böyle şeyler olabilir. Bu düşünceleri nazikçe bir kenara itin. Ve şundan emin olun, zihninizde yaratabildiklerinizi fiziksel realitenizde de yaratabileceğinizi bilin.
Bu alıştırmaya zaman ayırın ve olumlu sonuçlarını hissedene kadar devam edin. Ancak burada bir not düşmem lazım. İmajinasyon çalışmasını bilişsel çalışmalarla desteklemelisiniz. Yani eleştirel iç sesinizin yaptığı olumsuz eleştirileri mutlaka çürütün. On yaşında bir çocukla konuşur gibi bilinçaltınıza bu düşüncelerin yanlış olduğunu aksi örneklerle kendinize sesli olarak anlatın. Hatta yer yer kendinizi övün, cesaretlendirin, düşünceleriniz ve sözlerinizle kendinizi geliştirin.
Tüm bunlar sırasında tabii ki sabırlı olun! Olumsuz benlik imajınızı düzeltmenin zaman aldığını ve emek gerektirdiğini unutmayın. Kendinizi olmak istediğiniz şekilde hayal etmenin bilinçaltınızda yeni bir “gerçek” yarattığını hatırlayın.