İlişkilerde “aşırı iyimserlik”


Bunlardan herhangi biri tanıdık geliyor mu?

– “Hala ilk evliliğini atlatmaya çalıştığı için bağlanma sorunu yaşıyor ama takılmaya devam edersek beni tanıyıp sevebilir…”

– “Travmatik bir çocukluk geçirdiği için kimseye bağlanamıyor”.

– “Beş yıldır birlikteyiz, ama yine de emin değil”.

– “Bütün arkadaşlarımla tanıştı ama ben tek bir arkadaşını bile tanımıyorum”.

– “Ne zaman dışarıda vakit geçirmek istesem hep bir bahanesi oluyor”.

– “Özel hiçbir şey yapmıyoruz”.

Ve daha neler neler…

Peki buraya nasıl geldiniz?

Tabii ki önce önümüzdeki ilk örneğimiz, yani “ailemiz” sayesinde. Ailelerimiz sevgi ve ilişkiye dair ilk izlenimlerimizi edindiğimiz yer. Bize nasıl sevgi verileceği ve nasıl alınacağına dair ilk örneklerimizi aile içinde görüyoruz. Ve ne yazık ki, özellikle ilişkiler söz konusu olduğunda, ailelerden çok başarılı rol modelleri çıkmayabiliyor.

Mesela, ebeveynlerinizden biri işini her şeyin üstünde tutup size yeteri kadar vakit ayıramadı mı? Ya da ancak kurallara uyduğunuz ya da ailenizin istediklerini yerine getirdiğiniz sürece mi sevileceğinizi ve değer göreceğinizi hissettiniz (hissettirildiniz), ya da sadece sevgi ve ilgi görmediğiniz, ihmal edildiğiniz bir ortamda mı büyüdünüz?

Bunlar size, sevdiğiniz insanların güvenilir olmadığını, insanların işlerini, hobilerini ya da hayatlarındaki diğer insanları sizden üstün tuttuklarını, ya da sevgi görmek için yeteri kadar değerli olmadığınızı öğretmiş olabilir. Yani kısaca ne öğrendiniz, ya da size ne öğretildi? Nasıl otomatik davranış biçimleri geliştirdiniz? Ve bunların ne kadarını hala tekrarlamaktasınız?

Ama ayrıca; erken romantik ilişkilerinizi de hatırlayın. Bunlar da gelecekteki ilişkilerinizi şekillendirmiş olabilir. Mesela lise çağlarında zil zurna aşık olduğunuz, belki de ilk aşkınız, sizi aldatmış olabilir. Ya da size kıymet verdiğini düşünmenize rağmen arkadaşlarıyla buluşmak için sizi sürekli ekmiş ve arka plana itmiş olabilir. Bunlar sizde “erkekler/kadınlar aldatır” ya da “yeteri kadar değerli değilim” gibi kısıtlayıcı inanç kalıpları yerleştirmiş olabilir.

Benzeri şeyler yaşadıysanız eğer “kaygılı bağlanma” türü geliştirmiş olabilirsiniz. Mesela, kaygılı değil, sağlıklı bağlanma geliştirmiş biri, yaşadığı ilişkide en iyi versiyonu olduğunu hissetmeyi tercih eder ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir ilişkide kalmaktansa yalnız kalmayı tercih eder.

Ancak, kaygılı bağlanan kişi herhangi bir ilişkiyi, kendini mutlu etmiyor olsa dahi, yalnız kalmaya tercih edebilir… Özgüvenli insanlar birlikteliklerinde samimiyet kurmakta rahat, sevgi dolu ve sıcak olurlar. Kaygılı bağlanma yaşayanlar ise sürekli bir samimiyet açlığı içindedirler, ilişkileriyle ve birlikte olduğu insanın ilişkiyi konumlandırma biçimi ve sevme yeteneğiyle çok fazla meşgul olurlar.

Eğer kaygılı bağlanma yaşıyorsanız, şunlara dikkat etmenizde fayda var;

– Geleceğinizin başkasının ellerinde olmasına izin vermeyin. İlişkiden aldıklarınız, beklediğiniz ve istediğiniz şeyler mi? Karşınızdaki insan istediğiniz kişi mi? Yoksa olabileceğini düşündüğünüz versiyonun hayaliyle mi yaşıyorsunuz? Yani kendi kendinizin gözünüzü mü boyuyor sunuz? KENDİ İYİMSERLİĞİNİZİN KURBANI OLMAYIN!

– Bazen istediklerinizi ve istemediklerinizi açık ve net bir şekilde ifade etmekte yarar olabilir. Kimse müneccim değil, insanlar aklınızdan, yüreğinizden geçenleri okumakla yükümlü de değil. AÇIK OLUN!

– Bağlılık bir seçimdir. Bağlanma sorunu olan, ya da buna hazır olmayan ya da hazır olan ancak SİZİNLE hazır olmayan biriyle mi birliktesiniz yoksa? Geleceğinizi sizinle birlikte olmaya ikna etmek zorunda olduğunuz biriyle mi paylaşmak istersiniz?

Şunu aklınızda tutun, burada en kötü senaryo “ayrılık” değil, hayatınızın belki de en güzel yıllarını ilişkinize tam olarak bağlılık duymayan, duygusal ihtiyaçlarınızı karşılamayan, tek yönlü bir ilişki yaşamanıza sebep olan biriyle geçirmeniz…

İlişkinizin tek taraflı olduğunu nasıl anlarsınız?


Tek taraflı ilişkilerin ruhsal hatta fiziksel sağlığınız üzerinde çok ciddi etkileri olur. Her şeyden önce kendinizi bir türlü duygusal olarak güvende hissedemezmezsiniz. İnanılmaz bir enerji kaybı yaşarsınız çünkü mütemadiyen birlikteliğinizi asla olmayacağı bir “şey” haline getirme çabası içindesinizdir. Bunu yapamadığınızı hissettiğiniz anlarda da gerilir, duygusal olarak çöker, öfkelenirsiniz. Yaşadığınız çatışma daha fazla stres altına girmenize neden olur. İçine girdiğiniz bu stres ise (atölyeme katılanlar bilir) stres hormonları sebebiyle yüksek kaygı, uyku bozukluğu, hipervijilans gibi fiziksel yan etkilere yol açar.

Yukarıda sıraladığım gibi tek taraflı ilişkilerin size maliyeti oldukça yüksektir. Bunu güzel Türkçemiz “attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmez” olarak da özetler. Buna rağmen bu ilişkilerin birçoğu gereğinden çok daha uzun sürer.

Eğer bir birliktelik içindeyseniz, bunun tek taraflı bir ilişki olup olmadığını aşağıdaki notlarımdan yola çıkarak değerlendirebilirsiniz. Eğer tek taraflı bir ilişki içinde olduğunuzu fark ederseniz endişe etmeyin. Yazının devamında bu kalıbı nasıl aşacağınıza dair ipuçlarını da kaleme aldım…

Tek taraflı bir ilişkide olduğumuzu gösteren ipuçları:

· Kendinizi ilişki içinde asla güvende hissetmezsiniz

· Davranışlarının sebebi hakkında sürekli akıl yürütmek zorunda kalırsınız

· Sürekli bir şeylerin eksik olduğunu hissedersiniz

· İlişkininizi derinleştirmeye çalıştığınızda hep bir duvarla karşılaşırsınız

· Gerçek hislerinizi açıklamaya çekinirsiniz

· Asla teklifsiz hareket edemezsiniz

· İlişkinin tüm yükü sizin omuzlarınızdadır

· Sürekli siz özveride bulunursunuz ve karşıdan aynı davranışı göremezsiniz

· Onu sinirlendirmekten ve kavga çıkarmaktan korkarsınız

· Özdeğerinizin selameti bu ilişkiye bağlı gibi hissedersiniz

· Kendinizi yetersiz hissedersiniz

· Onun sizi gerçekten tanıdığından ya da tanımaya çalıştığından emin olamazsınız

· Onun için bahaneler üretirsiniz

· Davranışlarını mantıklı hale getirmeye (mantıklı açıklamalar bulmaya) çalışırsınız

· Onu tekrar ne zaman göreceğiniz konusunda endişe duyarsınız

· Tüm enerjinizi ve dikkatinizi bu ilişki yediği için hayatınızın geri kalanına odaklanamazsınız

· İlişki süresinde gelişmeye ve dönüşmeye devam edemezsiniz, aksine aşağı çekildiğinizi hissedersiniz

· Sürekli onu mutlu ve memnun etmeye çalıştığınız için “gerçek siz” olmazsınız

· Kendinizi olduğunuz gibi, hissettiğiniz gibi ifade etmeye kalktığınızda bütün sorunların kaynağı sizmiş gibi bir karşılık alır ve öyle hissedersiniz.

Yukarıdaki maddelerden birçoğu (en azından sizi rahatsız edecek kadarı) şu anki ilişkinizde yaşadıklarınıza benziyorsa, tanıdık geldiyse, aşağıdaki çalışmayı yaparak bu kalıbı nasıl kırabileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Aşağıdaki sorulara dürüstçe cevap verin. Unutmayın, tek kandıracağınız kendiniz olursunuz…

1) Bu tek taraflı ilişki kalıbını ne zamandır devam ettiriyorsunuz?

2) Büyürken, tek taraflı ilişki kalıbını ebeveynlerinizden biriyle yaşadınız mı? (yani merkezinde sizin değil de hep onun olduğu bir ilişki)

3) Daha evvel duygusal ihtiyaçlarınızın karşılandığı bir birliktelik yaşadınız mı?

4) Eğer yaşamadıysanız duygusal ihtiyaçlarınızın karşılandığı bir birliktelik yaşamayı, bunun kendinizi nasıl hissettireceğini hayal edebiliyor musunuz?

5) Bir birliktelik için bu kadar fazla çaba göstermenize sebep olan ve o ilişkiyi bırakmanıza ya da sizi duygusal anlamda daha mutlu edecek, doyuracak başka bir ilişkiye geçmenize engel olan nedir?

6) Bu birlikteliği sonlandıracak olsanız, o boşluğu sizin için daha derin ve daha doyurucu neyle doldurabilirsiniz?

7) Tek taraflı ilişkinin sebebi özdeğer eksikliğiniz olabilir mi? Kendiniz hakkında aslında kötü hissetmenize sebep olan insanlarla mı birlikteliği tercih ediyorsunuz?

8) Sizin için fazla getirisi olmadan tüm enerjinizi ve benliğinizi emen bir birliktelik için boşuna mı çabalıyorsunuz?

9) Duygusal ihtiyaçlarınızı bu ilişkinin karşıladığından daha fazla karşılayacak ne yapabilirsiniz?

10) Bundan sonrasında bir birliktelikte tek taraflı olarak fazla efor sarf ettiğinizi fark ettiğinizde o birlikteliği sonlandırabilir misiniz?

Tek taraflı ilişkileri sonlandırmak mümkün. Bunun için ilk adım öyle bir ilişki içinde olup olmadığınızı fark etmek. İkincisi de, ilişkilerden bağımsız olarak kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak yeni yollar keşfetmeniz ve ilişkiniz yokken dahi doyurucu ve sizi mutlu edebilen bir hayat yaşamanız (en azından bu yönde gayret etmeniz).

Beden vuruşlarıyla, bağımlılık duyduğumuz ilişkilerden de, aşk acısından da arınabiliriz!


Belki hayatınızın bir noktasında sizin de başınıza gelmiştir… Bazen kendimizi doğru olmadığını bildiğimiz bir ilişki içinde, doğru olmadığını bildiğimiz bir insanla buluruz. İçten içe bunu bildiğimiz halde de bir türlü ayrılamayız üstelik. Ya da ayrılırız, yine de sonrasında çöküntü yaşarız, sanki o ayrılığı biz istememiş gibi. O zaman neden bitirmek istediğimiz bir ilişkinin, ya da doğru olmadığını bildiğimiz bir insanın acısını yaşamaya devam ederiz? Mantıklı ve bilinçli bir karar verdiğimiz halde neden üzüntü içinde buluruz kendimizi?

Çünkü bizim o küçük tatlı bilinçaltımız çok acayip oyunlar oynar bize. Nasıl mı? Geçmişten bize çok güven veren birinin jestini bulmuşuzdur bu yanlış kişide, ya da zamanında çok sevdiğimiz birinin yüz hatlarını, ya da ses tonunu… Çok sevdiğimiz birinin mimiğini, bir lafını, sözünü, hatta belki kokusunu… Yani bilinçli olarak “bu insan doğru kişi değil” diyebilsek bile, bilinçaltımızın kurduğu özdeşlik, çağrışım bizi yanıltır, o insana, ilişkiye bağımlılık duymamıza yol açar. Ayrıldığımızda bile duyduğumuz özlem çöküntü yaşamamıza sebep olur.

Ama size güzel bir haberim var! EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği) ile bağımlılık yaratan ve her insanda aradığımız bizi istemsizce ilgi duymaya iten özellikleri temizleyebilir, aşk acısından ya da hayrımıza olmayan ilişkilerden arınabiliriz…