Eleştirel iç sesle nasıl başa çıkılır?


Hepimizin içinde susmak bilmeyen vıdıvıdıcı eleştirel bir iç ses var. Çoğumuz yeni bir şeyler denemeye karar verdiğimizde ortaya çıkan bu sinir bozucu düşüncelere çok aşinayız. Yeni bir işe başvurduğumuzda, yeni bir okula kayıt yaptırdığımızda, işimizde yeni bir göreve getirildiğimizde ya da birine yemeğe çıkma teklif ettiğimizde, bu yeniliği gerçekleştirmeyi başarıp bir “oh” çeksek bile, sonrasında yaşadığımız endişe ve kendimizden duyduğumuz şüphe, çok geçmeden yeni kaygıların su yüzüne çıkmasına sebep olur: Acaba bu işi gerçekten kotarabilir miyim? Bu okulda başarılı olabilir miyim? İşteki bu yeni görevin hakkını verebilir miyim? Ya da bu ilk randevuyu kendimi rezil etmeden atlatabilir miyim?

Değişim ve yenilik karşısında kaygı duymak elbette ki beklenebilir ve doğal bir şey. Mesele, endişemizin ve şüphemizin ne kadarının doğal, ne kadarının eleştirel iç sesimizin ürünü olduğu… Eleştirel iç sesimiz, içimizdeki düşmanı temsil eder ve kendimizi gerçekleştirmemiz karşısında çok ama çok ciddi bir tehdit olarak bulunur. İnsanın kendi içine dönmesine, güvensiz hissetmesine, aşırı özeleştiride bulunmasına, kendini reddetmesine, sınırlamasına, hedefe yönelik adımlardan geri çekmesine sebep olur.

Üstelik, bu eleştirel iç sesin yönelttiği saldırılar kişinin hayatının her yönünü etkiler: ruh halini, zihinsel durumunu, tutumlarını, yargılarını, kişisel ilişkilerini, eş seçimini, başkalarıyla ilişki kurma tarzını, okul veya kariyer seçimini ve hatta iş performansını bile…

Eleştirel iç ses, kişinin kendisine ve başkalarına yönelttiği negatif düşünce modelleri olarak tanımlanabilir. Bunun kökeninde bireyin sahiplendiği olumsuz davranış kalıpları bulunur. Bireyin kişiliğinin doğal ya da uyumlu olmayan, aksine, öğrenilmiş ya da dayatılmış bir katmanını temsil eder.

Eleştirel iç ses, bizimle konuşan gerçek bir ses olmaktan ziyade, hepimizde var olan ve hedeflerimize ulaşmamızı engelleyen, bizi sınırlayan düşünce ve tutumlar olarak deneyimlenir.

Bu sesle yaşamımızın çeşitli alanlarında sıklıkla karşılaşırız; mesela bize ilişkilerimizde fazla derinleşmememizi ya da kariyerimizde çok ileri gitmememizi söyler. Bu eleştirel iç ses acımasızca konuşmaktan da asla imtina etmez: Sen kim olduğunu sanıyorsun? Başarabileceğini mi sanıyorsun? Kimsenin umurunda değilsin! Bazen de son derece aldatıcı bir şekilde yatıştırıcı olabilir: Sen kendi başına çok iyisin. Yalnız çok daha mutlusun, vb. gibi…

Bu eleştirel iç ses genellikle bizi istediğimiz şeyin peşinden gitmekten alıkoyar ve kendimize zarar veren davranışlarda bulunmamıza neden olur.

Peki bu eleştirel iç sesle nasıl başa çıkabiliriz?

İşte uygulayabileceğiniz basit bir yol haritası:

1) Öncelikle o iş sesi dinleyin. Size ne anlatıyor? Kendinizi özellikle çok eleştirdiğiniz bir yanınızı seçerek ve sonra da bu eleştirilerin ne olduğuna dikkat ederek başlayabilirsiniz. Kişinin eleştirel iç sesiyle kendine yönelttiği saldırıların neler olduğunu fark ettikten sonra, bunlara üçüncü tekil şahısla cevap vermesi çok önemli. Naratif terapinin bir parçası olan kişiyi sorunlarından ayrıştırma yaklaşımından yola çıkarak, kendimi işe yaramaz hissediyorum yerine eleştirilen versiyonum kendini işe yaramaz hissediyor vb. gibi…

2) İkinci adım, bu sesin nereden geldiğini bulmak. İç sesten gelen bilgiyi bir kere sesli ifade ettikten sonra, kişi genelde saldırının kaynağı hakkında fikir sahibi olur. Eleştirinin içeriği ve tonu hakkında beklenmedik bir netliğe kavuşmaya başlar. Aslında tüm bu saldırıların oldukça “tanıdık” geldiğini fark eder. Çünkü eleştirel iç sesinin aslında çocukken kendisine karşı olan tutumları taklit ettiğini, aynı onlar gibi konuştuğunu görür.

3) Üçüncü ve son adım da bu eleştirel iç sese “cevap vermek”. Gerçek anlamda yüksek sesle cevap vermekten ve bu çarpıtılmış saçma sapan düşünceyi mantıklı bir cevapla çürütmekten bahsediyorum. Mesela eleştirel iç sesiniz hiçbir konuda başarılı olamayacaksın diyorsa kendinize daha evvel başarılı olduğunuz şeyleri hatırlatabilirsiniz. Bu cevabı verirken gerçekten nasıl olduğunuz, başka insanların nasıl olduğu ve sosyal yaşantınızla ilgili gerçekte neyin doğru olduğunu ifade etmek çok önemli. Mesela, dünyada mükemmel diye bir şey yok, hepimiz biliyorsuz ki kimse mükemmel değil ve olamaz da. Ben de değilim. Üstelik artık ilkokulda da değiliz; kimse bize karne vermiyor, vb. gibi bir cevapla karşılık verebilirisiniz…

Bundan sonrasında, iç sesinizle konuşup onu mantıklı cevaplarla çürütmenin hayatınızda nasıl olumlu yansımaları olduğunu takip etmenizde fayda var. Çünkü eleştirel iç sesinizin eylemlerinizi nasıl etkilediğini fark etmek, kendinizi sınırlayan davranışlarınızı değiştirmek istediğinizde oldukça yardımcı olur. Ayrıca, olumlu sonuçlar aldığınız görmek de inanılmaz bir motivasyon sağlar.

Eleştirel iç sesinize ne kadar karşı hareket ederseniz, yaşamımız üzerindeki etkisi o kadar zayıflar. Eğer yukarıdaki adımları takip edip eleştirel iş sese “cevabını vermeyi” öğrenirseniz, daha fazla gerçek kendiniz haline gelir, hedeflerinize ulaşabilir ve kendi kendinize dayattığınız sınırlamalardan özgür kalabilirsiniz.

Değişime neden direniriz?


Birçoğumuz hayatımızda irili ufaklı değişimler isteriz… Daha mutlu bir hayat, daha çok para, belki daha geniş bir ev, daha lüks bir araba, ya da daha keyifli bir ilişki… Çoğumuz bunları istediğimizi söylesek de aslında istemeyiz… Çünkü bize dair hiçbir şey bildiğimiz o güvenli alandan çıkıp “bilinmeyenin” karanlık patikalarına sapmak istemez. Doğamız gereği bildiğimiz düşman, bilmediğimiz dosttan daha güvenli gelir.

Belki o yüzden içinizden bazıları mutsuz olduğu ve aslında ayrılmanın en sağlıklısı olacağını bildiği halde ilişkisini sonlandıramaz bir türlü… Neden? Çünkü bilinçaltı sonuna kadar direnir. Kendince sizi bilinmeyenden korumaya çalışır. Bilinçli zihnimiz doğrusunun ne olduğunu bilse bile, bilinçaltı zihinle aynı frekansta olmadığında, yani çatıştığında, o savaşı kim kazanır tahmin edebildiniz mi?

Bizden bağımsız kararlar alan bu haylaz patrona elbette ki söz geçirmek mümkün. Beden vuruşları bu görüş ayrılıklarını saptayıp bilinçaltına doğru yönlendirmeleri vermekte oldukça etkin bir yöntem. Tek bilmeniz gereken, karşınızdaki bu muazzam mekanizmanın gücünü bilmek ve onunla savaşmak yerine onun artılarını kendi avantajınıza çevirmek. Nasıl ki şu an yaşadıklarınızı bilinçaltınız yarattıysa, daha hayrınıza olacak yaşam senaryolarını neden yaratmasın?

Neden “beden vuruşu”?


“Neden bilinçaltıma söz dinletemiyorum” diye düşündünüz mü? Ne kadar olumlamalar tekrar etsek de, dileklerimizi, niyetlerimizi, hedeflerimizi sayfalara döksek de, bir türlü amacımıza ulaşamıyor, bilinçaltı dediğimiz o haşarı çocuğu dize getiremiyoruz, öyle değil mi?

Bunun nedeni aslında çok basit… Bütün bunları yaparken esas olana, yani enerji bedenine müdahale etmeyişimiz…

Peki enerji bedenine nasıl mı müdahale ediyoruz?

Bunun için birçok teknik mevcut. Bunlardan biri de BEDEN VURUŞU (İngilizce kısaltmasıyla EFT (Emotional Freedom Technique) yani Duygusal Özgürleşme Tekniği).

Beden vuruşlarıyla duyguları, deneyimleri, yanlış inançları ve kararları dönüştürmek, yaşadığınız travmaları, korkuları, fobileri, kaygıları, her türlü sorununuzu onun kökenine inerek, onunla yüzleşmenizi sağlayarak dönüştürmek mümkün. Beden vuruşları sayesinde belki de uzun zamandır hayatınız tökezleten, cehenneme çeviren sıkıntılarınızdan arınabilir, daha sağlıklı, daha özgüvenli, kendinizi daha iyi hissettiğiniz bir hayata merhaba diyebilirsiniz.

Beden vuruşları (EFT) ile bilinçaltı inançlarımızı değiştirebilir miyiz?


Bilinçaltımız duygu ve düşüncelerimiz gibi inançlarımızı da depolar. İnançlar her bireyin hayatının bir noktasında kendi kendine kabul ettiği ve olumsuz olduğu durumlarda hayat kalitesinin düşmesine sebep olan ilkelerden başka bir şey değil. Mesela “bundan daha iyisini bulamam”, “çok şanssızım”, ya da “para bana gelmez” gibi… Bilinçaltımız olumlu ya da olumsuz, birbiriyle bağlantılı ya da değil, çok fazla inançla dolu. Ve kabullenilmiş olumsuz inançlar bireyin özdeğerini ve özkimliğini ne yazık ki fazlasıyla baltalar.

EFT gibi bilinçaltı dönüşüm teknikleriyle bu inançlar bireyin istediği yönde değiştirilebilir, yenilenebilir. Bu sayede hem danışan şimdiye kadar dikkat etmediği olumsuz inançları konusunda farkındalık kazanır, hem de bunları olumlu inançlara dönüştürme fırsatı yakalar. Bunun için öncelikle olumsuz, bireyin yararına olmayan inanç belirlenir. Çoğu durumda birey, bu inancı edinmesini, kabullenmesini sağlayan geçmiş bir olayla yüzleşir. Bu olumsuz inanç ve onu oluşturan sebepler yerine olumlu bir inanç yerleştirilerek bilinçaltının dönüşümü sağlanmış olur.