Şöyle bir örnekle gireyim konuya… Önünüzde bir olay yaşandı, siz ve iki arkadaşınız bu olaya tanık oldunuz ve üçünüz de farklı tepkiler verdiniz. Olay aynı, duyusal (görme, duyma vb. gibi) algı işleyişiniz aynı, fakat tepkileriniz bambaşka… Bunun sebebi neye dayanıyor? Şimdi yetiştirilme tarzı, sosyokültürel seviye, öğrenim vs. gibi şeyler sıralayabilirsiniz, evet… Ama peki bütün bunlar ta çocuk yaşlardan bu yana bize ne verdi dersiniz? Öğrenilmiş ve kazanılmış tepkiler… Yani çevremizde olup bitenler hakkında geliştirdiğimiz anlam, inanç, yorumlama, değerlendirme ve düşünme kalıpları. Düşünce sürecimizin bir ürünü olarak gördüğümüz bir olayı kendi “kavram süzgecimizden” geçirip verdiğimiz bir davranışsal tepki.
Yani madem tanık olduğumuz aynı olaya farklı tepkiler veriyoruz, o zaman olayları farklı okuyor ve yorumluyoruz. Yani takındığımız tutum, davranış farklılığı, kendi içimizde o olaya dair kafamızda ürettiğimiz anlam, yorum ve bunların kaynağı olan inançlardan kaynaklı. Bunu şöyle düşünebilirsiniz, çocukken ebeveyni köpekten korkan bir çocuk, köpek korkulacak bir şeydir yorumuyla yetişmiştir. Sokakta bir köpekle karşılaştığında takınacağı tutum, tam aksi yönde hareket eden bir ebeveynle yetişmiş çocuğunkinden elbette ki farklı olacaktır.
Yani bütün bu uzun girizgâh ne demek oluyor? Bir olay neticesinde meydana gelen öfke, korku, kaygı, tedirginlik vb. gibi duyguların nedeni, asla olayın kendisi değil, bu olayla ilgili kavramsal süzgecin -bireyden bireye değişen- işleyiş biçimidir.
Bir olay meydana geldiğinde sizin algılarınız çalışır, önce duyusal olarak veri girdisi olur, düşünmeye başlarsınız, yani olay sizin düşünmenize sebep olur, evet… Ama ne düşünmeniz gerektiğini tayin etmez! Bunu tayin eden, bakın burayı büyük harflerle yazıyorum, SADECE VE SADECE, sizin anlam ve yorum kalıplarınızdır.
Yani yaşadığımız korku, üzüntü, kaygı vb. gibi duygu hallerinin nedeni, asla bir dış etken, bir çevresel olay, YA DA BAŞKA BİRİ (!) değil, o yaşa kadar kazanmış olduğunuz yerleşik inanç, yorum ve anlam kalıplarıdır.
Peki bu ne demek oluyor? Yani algı biçimimizi değiştirirsek o zaman duygularımızı da değiştiririz…